9 Eylül 2012 Pazar

Görünmez Tonino :))



Bu sefer çocuk kitabımın baş kahramanı aslında bir zamanlar hepimizin yaşadığı şeyleri yaşamış bir çocuk,Tonino. Yani rahat olun,ejder falan yok :) Tonino okula gitmek istemeyen bir kardeşimiz,tabi hepimizin geçtik bu yollardan;ben kendimi okumak harici bir yerde düşünemezken bile,üniversiteye kadar okula gitmek istemediğim gün çok oldu.

Tonino kompozisyon ödevlerini ve matematik problemlerini çok boş buluyordu. Hatta yoklamalarda,okulda,ödevlerin kontrolünde hep yok olmak hayaliydi. Doğum gününde içinden geçirdiği şey de işte buydu: "keşke görünmez olsam"

Ertesi gün okula gittiğinde yoklamada adı okundu ve buradayım demesine rağmen kimse onu duymadı,fark etmedi.Böylece Tonino'nun görünmezlik macerası başladı.Dileği kabul olmuştu.Başlangıçta çok sevindi. Ödevlerini yapmasına gerek yoktu mesela.

Otobüste bir yere oturdu,ve üzerine 10bin tonluk(!) birinin oturmasından kıl payı kurtuldu. Pastaneden kestane şekeri çalarken,suç bir başkasının üzerine kaldı ve ortalık karıştı. Bu gibi kötü olaylar yaşanırken Tonino için kuşkusuz en kötüsü arkadaşları oyun oynarken dışarıda kalmasıydı. Çünkü kimse onu fark etmiyordu.Eve gittiğinde de anne ve babası fark etmedi. Aslında anne ve babasını ne kadar çok sevdiğini fark etti.

Sonra apartman komşusu küçük Paola ile tanıştı.Paola onu görebiliyordu,çok şaşırdı Tonino.Durumu ona anlattı ve birlikte Paolanın evine gittiler. Kahramanımız açlıktan ölüyordu. Paola ona çıtır çıtır bir sandviç hazırladı.Tonino'ya göre bu hayatında yediği en güzel sandviçti. Sonra Paola ödevlerini yaparken onu seyretti.

Sonuca geçmeden önce şunu paylaşmak istiyorum.Tonino ve arkadaşları okulun çıkış zili çalmadan önce toplanırlarmış. Yani zil çalmasına sadece 4-5 dakika kala. Ve o şekilde öğretmeni dinlerlermiş. Öğretmen ise inatla ve ısrarla coğrafya kitabından sayfa 40ı açın falan şeklinde anlatmaya devam edermiş.Allah aşkına böyle sorunlu hocalarla karşılaşmayanımız var mıydı? Okurken tüylerim diken diken oldu.10 dakika önce bıraksan ne olur? Zalımsın hoca.

Sonra Tonino anladı ki;

"Ödevler,problemler,kompozisyonlar aslında çok saçmadır ve onlara sadece çözülmesi gereken engeller gözüyle bakarsak hayat bizim için daha güzel olabilir."

"Engellerimiz bittiğinde babamızla oturup çene çalabiliriz."

Aslında ne kadar güzel.Sınavlarımıza sadece hayattaki engellerden bir tanesi gözüyle bakamaz mıyız? Bitirince yine gidip babamızla otururuz :)

7 Eylül 2012 Cuma

Haydn'ın Kafasını Kim Kestiyse İtiraf Etsin...

Haddini bilmek.

İşte bütün mesele bu.Ben de kendi çapımda haddini bilmeye çalışan bir insan olduğum için müzik hakkında hiç yorum yapmam.Kendi halimde Coldplay ve diğer sevdiğim bazı müzikleri dinlerim.Şu iyiymiş bu bilmemneymiş falan gibi teknik yorumlardan çok uzaktayım;kısacası söz konusu müzikse sadece dinlerim. Dolayısıyla Mozart gibi büyük müzisyenlere saygı duyarım,yaşam öykülerini belki biraz bilirim ama bu kadar. Ama işte bir kitap okudum,biraz daha yaklaştım müzik dünyasına.

Kırkmerak dizisini duydunuz mu? Ben duymakla kalmadım,ba-yıl-dım.

Ansiklopedik bazı bilgileri,o kadar güzel yolla anlatan bir kitap dizisi Kırkmerak.

İşte Mozart'ı Kim Öldürdü Haydn'ın Kafasını Kim Kesti de Kırkmerak dizisinin çıkan son kitabı. 2 günde bitirdim. Hem çok heyecanlandım,hem şaşırdım.Hem oradaki müzikleri merak ettim gerçekten,ve de dinledim! Beğendim :) Koskoca müzisyenler zaten,yorum yapma gereği duymuyorum.

Çok ilginç bilgiler var kitapta,şaşırtıcı. Unutmamamız gereken şey şu ki müzisyenler gibi topluma mal olmuş insanlar da aslında bir "insan" Yani kendi hayatları var,kendi sırları var,kendi huyları var.Onları ortak paydada toplayan şey müzik yetenekleri.

Homoseksüel de olabilirler,eşleriyle gelişigüzel bir şekilde evlenmiş olabilirler,borç içinde yüzüyorlardır,veya hayata çok negatif bir pencereden bakıyorlardır.Hiçbir şey bilemiyoruz.Aslında bu diğer insanları hesaba kattığımız zaman da böyle. Kimsenin içini bilemiyoruz. (Bkz.kol kırılır yen içinde ve türevi anane sözlerimiz)

Örneğin Mozart. Biyografisinde ölüm şekli başka başka yazılmış.Zehirlendiğini de düşünenler var.

Ben en çok Haydn'ın öyküsüne takıldım.Ölümünden yaklaşık 10 yıl sonra mezarı açıldığında kafasını bulamıyorlar. Daha sonra kafasının kafatası koleksiyoncuları tarafından ele geçirildiğini anlıyorlar. Kafayı geri alıyorlar almasına,çünkü amaçları rahmetliye huzurlu bir kabir hayatı yaşatabilmek.Fakat sonradan anlaşılan o ki kafa aslında Haydn'a ait değil. Olaylar olaylar :))

İyi okumalar müzikseverler ,haddini bilenler bilmeyenler :)