22 Ağustos 2010 Pazar

Pazar Yazısı


Takip ettiğim çoğu köşe yazarı hafta içleri ciddi konularda yazar, pazar günleri ise daha sevimli ve okurken sizi fazla yormayacak tarzda konuları tercih ederler. Bense bugün pazar yazımı ciddi bir konudan seçmek istiyorum. Bugünkü konum dedikodu. Kaç yıldır canımı yakan, günahından korktuğum,sosyal kabusum olan dedikodu.

Sözlük anlamına göre dedikodu,başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalara deniliyormuş. İrdelemek gerekirse, bizi ilgilendirmeyen konularda konuşuyoruz genelde. Bu konular çoğu zaman söylenti olmakla birlikte, konuşulan konuların gerçek olmasının da ne konuşana faydası var ne de konuşulan kişiye. Esasen asalak ilişki de denilebiliyor buna çünkü dedikodunun karşımızdakine çeşitli zararları olabiliyor.

Bu zararlar;örneğin duygu durumlarının zarar görmesi olabilir. Hakkında konuşulan kişinin öncelikle hayatını istediği gibi yaşama hakkı var ve eğer mutluysa kimseye hesap vermek gibi bir yükümlülüğü yok kendisi dışında. Bu durumda siz kalkıp kendisinin hatalarını veya kendisinin hayatında yanlışlık olarak yorumlayabileceğiniz çeşitli olayları bir başkasıyla konuşarak kendi egonuzu tatmin edersiniz -bir yere kadar- fakat hiç düşünmez misiniz ki bu durum karşınızdaki kişinin güven duygusunu zedeleyecek...

Bir diğer vaka ise moral erozyonudur.Dedikodusu yapılan insanda moral falan kalmaz. Yazık günah değil mi efendim bu kişiye de? Sen hayatını nasıl yaşıyorsan o da öyle yaşayacak.

Bir diğer absürd gerçeklik şudur ki dedikodu yapmıyorum diyen insan yalancıdır. E ben şimdi bu yazıyı yazıyorum,canıma tak etti artık da ondan yazıyorum. Profesörün biri demiş ki eşinizle dedikodu yapın,sizi yakınlaştırır. Öyle yakınlaşmaya yakınlık mı denir,samimiyet mi denir,ne denir tartışılır. Kınamayın efendim kınamayın,bir kişiyi bulunca da oturup öbürünü çekiştirmeyin. Dünya halidir ne olacağımız belli olmaz.Günahından da korkun azıcık, bırakın içinizde dursun. Kendinize de zarar verirsiniz.

Bu yazımdan sonra ödülü haketmiş gibi oturup beklemicem ben de. Kendimi kasıcam vallahi de billahi de susucam. Bıkmış bir genç kızın hezeyanıdır bu blog. Mutlu kutlu pazarlar olsun.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder