28 Aralık 2013 Cumartesi

2013ün son bloğu

Ben her sene sonu bişiler karalamaya çalışırım.

Zaten yılın her saati de öyle çok yazdığım görülmemiştir. Ama her sene sonu ve başı yazmak çok

eğlenceli olabilir,duruma göre. Malumunuz yıl sonunda kararlar alınır,hep yazılır çizilir. Hiç biri de

uygulanmaz.

Geçen hafta Hürriyet gazetesinde Ece karakterinin maceralarının anlatıldığı köşede gördüğüm bir şey

çok dikkatimi çekti. Ece herkese yıl sonu kararlarını sordu ve hepsine dudak büktü. Kendisine kararı

sorulduğunda ise ben 2000 yılına girerken aldığım kararlarda kaldım dedi.

Valla fazla kilolarımı kafama taktığım yıl hangisiyse ben de orda kaldım.Ders notlarımın oluşturduğu

depremden hiç söz etmiyorum bile. Hayatımda elle tutulur gözle görülür tek şey her yıl okuduğum

kitap sayısının katlanarak artması. O da benim kendime faydam, hatta yer yer faydasız bir eğlence,

kime ne. Neyse işte kısacası bu yeni  yıl kararlarıyla çok fazla da kafayı yemeyin diyorum.Kendimizi

bildiğimiz sürece her yıl bizim için

güzel şeyler yaşamak ve güzel anılar biriktirmek şansı var :)

2013 iğrenç bir yıldı bence. Bir çok ölümler oldu. Kavgalar kıyametler. Sert bir yıldı. Biz zaten

ailecek hasta olarak geçiş yaptık bu yıla. Vasiyetimizi yazmak üzereydik ayrı ayrı. O yüzden ben

2014ü çok daha fazla bir umutla bekliyorum ama eminim bir çok insan da o şekilde bekliyor. Çünkü

bu yılı çok seven bu yıla acayip bağlanmış bir topluluk görmedim henüz. (Bu yıl evlenen mıçmıçlar

hariç :D )

İşte kısacası yıl yıldır, haydi 12 aya bir yıl diyelim demişler. Biz de her gelenini kutluyoruz,

birbirimize iyi dua ve dileklerde bulunuyoruz. Zaten insanoğluna kutlama var de, hediye alınacak de,

karar listesi yapılacak de. Maşallah hemen önde koşuyoruz. Eh şimdi bu psikolojiden çıkmak olmaz.

Bence her yıl alınacak kararlar değil de, her yıl cilalanacak kararlarımız olsun. Mesela iyi insan

olmaya devam edelim. Bunun anlamı çok büyük. İyi bir bilmemne olmak değil de bence mesele iyi

insan olmak. Devamı oradan gelir.  Bir de bence bir şeyi yapmış olmak için yapmak insanın

kendisine  en büyük kötülük. Yaptığımız şeylerin hakkını verelim 2014'te (de).

Şimdilik benim yeni yıl hakkında söyleyeceklerim bunlar.Diyete giricem o fazladan 5 kiloyu vericem

notlarımın hepsi AA olcak falan gibi kararlar da varsa onlar zaten Şubata zor çıkıyor :)Sevgiler ve de 

tatliş yıllar dilerim.


13 Ekim 2013 Pazar

Jason ve kişisel problemlerim üzerine

Bu ruh hali geçmeden ve bu kitap bitmeden bu blogu yazmalıydım.

Bulut Atlasını biliyoruz di mi? İşte şu an okuduğum kitap Bulut Atlası'nın yazarının kitabı ama, hiiiç öyle bilimkurguyla falan alakası olmayan bir roman. Adı Siyah Kuğu Parkı. Bu kasabada yaşayan 13 yaşındaki Jason Taylor'un iç dünyasına şahit oluyoruz bu kitabı okurken.

Jason,pepeme. 13 yaşında bir erkekseniz ve pepemeyseniz hayat gerçekten çok değişik. İnanın okurken sinirlendim ve bilgisayarın başına geçtim.Bu yüzden bu kitapla aramda kişisel problemler oluştu diyorum.

Jason derste 9x11=? sorusuyla karşılaştı. Cevabın doksan dokuz olduğunu bildi,ama iki tane arka arkaya d ile başlayan kelime söyleyemeyeceğini anladı,pepemeliğinden ötürü.Öğretmeni ona sordu ve Jason cevaba 101 dedi.(arkadaşlar,101 sayısını okur okumaz içiniz kanamaya başlıyor :( ) Sırf kimse onla dalga geçmesin diye. Allah'ım,çocukken bu kadar acımasız mıydık sürekli dalga mı geçerdik diye sorguluyorum okurken. Şu olayın anlatıldığı paragrafı unutmam mümkün değil artık.

Bir de anne ve babasıyla problemlerim var.Bu kadar bencil iki kişi (bu kadar bencil iki roman kahramanı desem daha doğru,malum roman kahramanlarıyla yaşıyorum) görmedim. Cidden anne baba olmak zor tamam ama, bunu anne baba olmasan bile yapmazsın başkasına. Çocuklarını sürekli küçük düşürüyorlar, toplum içinde alay ediyorlar.

Her şeyden önce şunu bilmeliyiz ki Jason çok saf ve temiz bir çocuk. Ama 80li yılların ergenleri herhalde canavardı ki,Jason böyle acılar çekiyor şu an.

Kitabı okumaya devam ediyorum, merak içindeyim.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Küçük Türk


Bazı kitaplar vardır,bitmesin diye yavaş yavaş okuruz. Çayımız bitmesin diye yudum yudum içmek gibi,ya da sevdiğimiz yiyeceği sona bırakıp ağır ağır çiğnemek gibi.İşte Turquetto benim için böyle bir kitap oldu.

Turquetto'yu ilk kez bir gazetenin ilanında gördüm.Bitmesin diye yavaş yavaş okunacak bir kitap olduğunu anladım gördüğümde.Okudum,yanılmadım. Böyle düşünmeme sebep,hem kapağı hem adı olsa gerek. Kapağında Venedik var,İtalyayı,Rönesansı ve modernleşmenin yeni yeni filizlenmeye başladığını anımsatan bir kapak. İsmi ise hem Türk hem İtalyan esintisi taşıyor:Turquetto. Küçük Türk demek.Bir de şu var: Geçen yıl bir makale okumuştum. Bir tablonun ait olduğu ressamı bulmak için yapılan bir dizi kimyasal işlemden bahsediliyordu. Çok ilgimi çeken bir makaleydi.Turquetto'nun da başında bu işlemlerden ve bir dizi karışıklıktan bahsediliyor. Altında Tiziano (Turquetto'nun hocası) yazan bir tablonun T sinin bir maddeden,"iziano"nun ise başka bir maddeden yapılan boyayla yazıldığından bahsediliyor.Yani gerçekte o tablo Turquettoya ait olabilir mi? Bilimadamıyım,meraklıyım! Bunu duyunca tabi kitaba devam etmemek benim için düşünülemezdi. :)

Eli,Osmanlı'da dünyaya gelen bir Yahudi kökenli. Resim yapmak için yanıp tutuşuyor ama biliyor ki dini,resmetmeyi yasaklamıştır.Yine de Eli tutkusunun peşinden gider ve rönesansı yeni yeni yaşamaya başlayan İtalya'ya kaçar.

İnsanı ilk yönlendirenin çoğu zaman annesi olduğunu düşünüyorum,ama Eli'nin böyle bir şansı hiç olmamış. Annesini çok erken kaybetmiş. Babası ise hasta,ve köle tüccarı için çalışıyor. Eli o yüzden küçüklükten beri hep köle kızların içinde büyümüş. Bunun onu kötü etkilediği çıkarımını yaptım. Çünkü pek çok sahtekarlığa şahit oluyor Eli.

İtalya'da ise bambaşka bir hayatı var. (Söylersem tadı kaçar.) Ama benim Eli'de gördüğüm şey,haksızlığa dayanamama huyu. Çünkü babasına düşman gibi ve bunun sebebi genç kızlara yapılan bu haksızlığa dayanamaması.Onun İtalyadan tekrar Osmanlı toprağına kaçmasına sebep olan şey de yine bu huy olacak.

Bütün bu maceralar yaşanırken,kitabın arkaplanında,tek bacağı eksik bir Osmanlı dilencisinin,Zeytuni Abinin hikayesine şahit oluyoruz.Hayretler içerisinde bazen,ve bazen de üzülerek.

Ama geç olmadan söylemem gerekir ki genel olarak okurken bizi üzen bir kitap.Çünkü nerde görseniz üzülmezsiniz hayatını yaşayamamış ve tutkularının peşinden gidememiş bir genç yeteneğe?Ve üslerinin mutluluğu için harcanmış altlara?

14 Ocak 2013 Pazartesi

Pamukşeker Şiirleri

Çok eğlendim! :) Hatta hızımı alamadım içinden bir kaç şiiri de anneme okudum. (Küçükken okuduğum Pıtırcık Serisini öyle severdim ki okuldan gelip hemen anneme anlatırdım,huyum kurusun.)Pamukşekerin konumuzla hiç alakası olmamasına rağmen (üstelik şekerle aram iyi değil) bu blogun adında pamukşeker olsun istedim. Çünkü pamuk gibi şiirler,yumuşacık ve üstelik de keyifli okuması,tıpkı şeker yemek gibi.

Bugünün blogu bir şiir kitabı hakkında olacak,adı Şiir Küçüğün. Cihan Demirci yazmış. Kendisi zaten mizahçı,o yüzden şiirleri de tahmin edersiniz.Çocukların penceresi mizah diliyle dökülmüş önümüze,çok da güzel olmuş.

Malesef çocuk kitabı olduğu için Alya pek anlayamadı içindekileri.(Hele bi okula başlasın da anlar kuzum)

Kitabın adının neden Şiir Küçüğün olduğunu da açıklamış bize ilk şiiriyle şair. Yolunu erken seçip dizelerin dibinde şiirle büyümek isteyen bir çocuktan söz etmiş. Biz de küçükken yolumuzu böyle belirleyip kitapları seçen insanlarız,ne de güzel etmişiz değil mi. Emeği geçenlere teşekkür ederim çok :)

Kitapta dikkatimizi çeken ilk şey,iğneli,esprili bir dille büyüklerin dünyasının eleştirilmesi.Anlayacağınız son derece güncel meseleler işlenmiş. Düzene başkaldırı dersek ağır mı olur bilmiyorum? Ama genel olarak okunması çok keyifli şiirler.

Önüm arkam
Sağım solum

Pileysiteyşın kaç oldu?

ve de

Göğe bakmadan
Ağaca çıkmadan

....

Bilgisayar başında
Apartman boşluğunda
Büyüdü bir çocuk daha

En çok canımızı acıtan şey artık apartman boşluğunda büyümek zorunda kalan çocuklar ve teknolojinin hayatımızda kapladığı alanın giderek genişlemesinden bu hayata kendimizin bile sığmıyor oluşu. Bunun dışında GDO,sınavlar,evlilik programları,Tv esirliği,sosyal medya ve beton yığınlığı çok göze çarpan konulardan. Arıların azalması ve doğanın dengesinin bozulması bile işlenmiş.

Unutmadan,kelebeğin ömrünün bir gün olduğunu ilk duyduğunuzdan beri birşeyleri eksilmiş bir çocukluk mu yaşadınız siz de?Öyleyse siz de bu kitapta kendinizden birşeyler bulacaksınız.