21 Ocak 2013 Pazartesi
Küçük Türk
Bazı kitaplar vardır,bitmesin diye yavaş yavaş okuruz. Çayımız bitmesin diye yudum yudum içmek gibi,ya da sevdiğimiz yiyeceği sona bırakıp ağır ağır çiğnemek gibi.İşte Turquetto benim için böyle bir kitap oldu.
Turquetto'yu ilk kez bir gazetenin ilanında gördüm.Bitmesin diye yavaş yavaş okunacak bir kitap olduğunu anladım gördüğümde.Okudum,yanılmadım. Böyle düşünmeme sebep,hem kapağı hem adı olsa gerek. Kapağında Venedik var,İtalyayı,Rönesansı ve modernleşmenin yeni yeni filizlenmeye başladığını anımsatan bir kapak. İsmi ise hem Türk hem İtalyan esintisi taşıyor:Turquetto. Küçük Türk demek.Bir de şu var: Geçen yıl bir makale okumuştum. Bir tablonun ait olduğu ressamı bulmak için yapılan bir dizi kimyasal işlemden bahsediliyordu. Çok ilgimi çeken bir makaleydi.Turquetto'nun da başında bu işlemlerden ve bir dizi karışıklıktan bahsediliyor. Altında Tiziano (Turquetto'nun hocası) yazan bir tablonun T sinin bir maddeden,"iziano"nun ise başka bir maddeden yapılan boyayla yazıldığından bahsediliyor.Yani gerçekte o tablo Turquettoya ait olabilir mi? Bilimadamıyım,meraklıyım! Bunu duyunca tabi kitaba devam etmemek benim için düşünülemezdi. :)
Eli,Osmanlı'da dünyaya gelen bir Yahudi kökenli. Resim yapmak için yanıp tutuşuyor ama biliyor ki dini,resmetmeyi yasaklamıştır.Yine de Eli tutkusunun peşinden gider ve rönesansı yeni yeni yaşamaya başlayan İtalya'ya kaçar.
İnsanı ilk yönlendirenin çoğu zaman annesi olduğunu düşünüyorum,ama Eli'nin böyle bir şansı hiç olmamış. Annesini çok erken kaybetmiş. Babası ise hasta,ve köle tüccarı için çalışıyor. Eli o yüzden küçüklükten beri hep köle kızların içinde büyümüş. Bunun onu kötü etkilediği çıkarımını yaptım. Çünkü pek çok sahtekarlığa şahit oluyor Eli.
İtalya'da ise bambaşka bir hayatı var. (Söylersem tadı kaçar.) Ama benim Eli'de gördüğüm şey,haksızlığa dayanamama huyu. Çünkü babasına düşman gibi ve bunun sebebi genç kızlara yapılan bu haksızlığa dayanamaması.Onun İtalyadan tekrar Osmanlı toprağına kaçmasına sebep olan şey de yine bu huy olacak.
Bütün bu maceralar yaşanırken,kitabın arkaplanında,tek bacağı eksik bir Osmanlı dilencisinin,Zeytuni Abinin hikayesine şahit oluyoruz.Hayretler içerisinde bazen,ve bazen de üzülerek.
Ama geç olmadan söylemem gerekir ki genel olarak okurken bizi üzen bir kitap.Çünkü nerde görseniz üzülmezsiniz hayatını yaşayamamış ve tutkularının peşinden gidememiş bir genç yeteneğe?Ve üslerinin mutluluğu için harcanmış altlara?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder