20 Temmuz 2017 Perşembe

Bir Kutu Dolusu Kitap!

“Sorumluluk bir şeye göz kulak olmanız gerekmesidir.O şey onu görmediğinizde bile hep aklınızdadır, çünkü sürekli onu düşünürsünüz.Onun güvende olduğundan emin olmanız gerekir, ne yaparsanız yapın ona göz kulak olmalısınız.Uğraşmak istemediğinizde bile o şeyin iyi olmasına çabalarsınız.Çünkü bu sizin işinizdir.”

Geçen yıl bu zamanlardı, biryudumkitap’tan haberim oldu. Arkadaşlarla otururken bahsettiler, ben de hemen üye oldum. Açıkçası bana biraz tuhaf gelmişti, ve tuhaf şeyleri sevdiğimi herkes bilir. Bir kere aranmayı ve sorulmayı seven bir milletiz. Her sabah uyandığında mail kutunda senin için bir mail olması düşüncesi çok güzel. Edebiyat da seviyorsan, kaçırmaman gereken bir şey.  Sonra baktım gelen mailler çok kaliteli, ve kısa. Evet, kısa. Yani kısalığı seviyoruz bence özellikle izlememiz için dayatılan 2 buçuk saatlik dizilerden sonra, kısa şeylerin bize ilaç gibi geleceğine inanıyorum. Sabah kahvenizi içerken okuyabilirsiniz bu mailleri. Yollayan kişilere sağladığı tek çıkar onları mutlu etmek olacaktır; çünkü epey özen gösteriyorlar,onu fark ettim.

Neyse efendim, geçenlerde baktım biryudumkitap yeni bir şey yapmış, son günlerde epey popülerleşen kutu hazırlamak olayına girmiş. Aranıp sorulmanın bir ötesi yani, sana sürpriz bir kutu geliyor. Sevinmemek mümkün mü? Bence değil. Kutudan 3 kitap çıkıyor. Edebiyatseverlerin seveceği türde kitaplar. Ben üye olmadan evvel birkaç soru yönelttim kendilerine. Mesela dedim ki ya bende olan bir kitabı yollarsanız? Cevapları hediye edersiniz oldu :)

Ben de Temmuz ayı kitaplarını inceleyip, kutu aboneliğimi başlattım. Bu vesileyle sizlere bu ay kutumdan çıkan tatlı kitaplarımdan bahsetmek istiyorum.
Benim okumayı seçtiğim ilk kitap; Benim Adım Leon oldu. Özellikle neden onu seçtiğimi bilmiyorum. (Diğer kitaplar Farfara ve Yakup’un Renkleri, gelecek zamanlarda onlardan da bahsederim diye umuyorum). Benim Adım Leon sessizce dokunan kitaplardan bence. Duygusal bir insansanız kayıtsız kalmanız ve kitabın sizi içine çekmemesi olanaksız. 80li yıllardan başlıyor kitabımız, Leon’un kardeşinin doğduğu günde. Bu arada kardeşi ve Leon’un babaları aynı kişi değil, ve anneleri de bağımlı biri. Parçaları zamanla siz dolduruyorsunuz. Leon bir siyahi. Bu yüzden yaşadığı ayrımcılıklara çokça şahit oluyoruz kitabı okurken.  Onun dışında zaten annesi bir bağımlı ve bu sebeple kardeşi bir başka aile tarafından evlat ediniliyor. Bu kadar olumsuzluğun içinde Leon’un istediği tek şey annesi ve kardeşiyle bir arada olabilmek ve toplum tarafından kabul görmek.

“O olabilirim anne” diyor.”Geri dönüp beni alabilirsin,ben de bazen o olabilirim.”

Leon içinden böyle söylüyor. Çünkü kendisi siyahi ve kardeşi beyaz. Ayrımcılığı iliklerine kadar hissediyor.Kitabı okurken onu bağrıma basmak istiyorum, ve sayfaları çeviriyorum…
Öfkelendikçe öfkelendiği kişilerden birşeyler aşırmaya başlayan Leon’un durumu aslında pek de iyiye gitmiyor. Ama yaşadığı şartlara göre yine de iyi bir insan bence :) Çünkü bir çocuğun dengesizlikler ve stabil olmayan durumlar içinde büyümesi ne kadar sağlıklı? Kitabı okurken sürekli kendime sorduğum soruydu. Kardeşinin siyahi olmaması ve Leon’dan önce evlat edinilmesi de yine kitabın sessizce dokunup kızım sana söylüyorum gelinim sen anla dediği bir nokta diye düşünüyorum.

Yazar Kit De Waal zaten 15 senelik bir tecrübeyle bu kitabı yazdığı için, nedense bir komşudan dinliyormuş gibi okudum kitabı. Yazdığı öyküler de ödüllüymüş. Bu kitabı okuduktan sonra öykülerine de şans  vermek gerekebilir zira uzun zamandır hikayede boşluklar olmayan bir roman okumamıştım.(Hikayedeki kopukluklardan ya da kafama birşeyler takılmasından nefret ederim;ikna olamamak kötüdür.)

Kısacası kutumun ilk kitabı beni pişman etmedi. Tekrar görüşmek dileğiyle :)


“Leon herkesin gözlerini sırtında hissedebiliyor.”