“Sorumluluk bir şeye
göz kulak olmanız gerekmesidir.O şey onu görmediğinizde bile hep aklınızdadır,
çünkü sürekli onu düşünürsünüz.Onun güvende olduğundan emin olmanız gerekir, ne
yaparsanız yapın ona göz kulak olmalısınız.Uğraşmak istemediğinizde bile o
şeyin iyi olmasına çabalarsınız.Çünkü bu sizin işinizdir.”
Geçen yıl bu zamanlardı, biryudumkitap’tan haberim oldu.
Arkadaşlarla otururken bahsettiler, ben de hemen üye oldum. Açıkçası bana biraz
tuhaf gelmişti, ve tuhaf şeyleri sevdiğimi herkes bilir. Bir kere aranmayı ve
sorulmayı seven bir milletiz. Her sabah uyandığında mail kutunda senin için bir
mail olması düşüncesi çok güzel. Edebiyat da seviyorsan, kaçırmaman gereken bir
şey. Sonra baktım gelen mailler çok
kaliteli, ve kısa. Evet, kısa. Yani kısalığı seviyoruz bence özellikle
izlememiz için dayatılan 2 buçuk saatlik dizilerden sonra, kısa şeylerin bize
ilaç gibi geleceğine inanıyorum. Sabah kahvenizi içerken okuyabilirsiniz bu
mailleri. Yollayan kişilere sağladığı tek çıkar onları mutlu etmek olacaktır;
çünkü epey özen gösteriyorlar,onu fark ettim.
Neyse efendim, geçenlerde baktım biryudumkitap yeni bir şey
yapmış, son günlerde epey popülerleşen kutu hazırlamak olayına girmiş. Aranıp
sorulmanın bir ötesi yani, sana sürpriz bir kutu geliyor. Sevinmemek mümkün mü?
Bence değil. Kutudan 3 kitap çıkıyor. Edebiyatseverlerin seveceği türde
kitaplar. Ben üye olmadan evvel birkaç soru yönelttim kendilerine. Mesela dedim
ki ya bende olan bir kitabı yollarsanız? Cevapları hediye edersiniz oldu :)
Ben de Temmuz ayı kitaplarını inceleyip, kutu aboneliğimi
başlattım. Bu vesileyle sizlere bu ay kutumdan çıkan tatlı kitaplarımdan
bahsetmek istiyorum.
Benim okumayı seçtiğim ilk kitap; Benim Adım Leon oldu.
Özellikle neden onu seçtiğimi bilmiyorum. (Diğer kitaplar Farfara ve Yakup’un
Renkleri, gelecek zamanlarda onlardan da bahsederim diye umuyorum). Benim Adım
Leon sessizce dokunan kitaplardan bence. Duygusal bir insansanız kayıtsız
kalmanız ve kitabın sizi içine çekmemesi olanaksız. 80li yıllardan başlıyor
kitabımız, Leon’un kardeşinin doğduğu günde. Bu arada kardeşi ve Leon’un
babaları aynı kişi değil, ve anneleri de bağımlı biri. Parçaları zamanla siz
dolduruyorsunuz. Leon bir siyahi. Bu yüzden yaşadığı ayrımcılıklara çokça şahit
oluyoruz kitabı okurken. Onun dışında
zaten annesi bir bağımlı ve bu sebeple kardeşi bir başka aile tarafından evlat
ediniliyor. Bu kadar olumsuzluğun içinde Leon’un istediği tek şey annesi ve
kardeşiyle bir arada olabilmek ve toplum tarafından kabul görmek.
“O olabilirim anne”
diyor.”Geri dönüp beni alabilirsin,ben de bazen o olabilirim.”
Leon içinden böyle söylüyor. Çünkü kendisi siyahi ve kardeşi
beyaz. Ayrımcılığı iliklerine kadar hissediyor.Kitabı okurken onu bağrıma
basmak istiyorum, ve sayfaları çeviriyorum…
Öfkelendikçe öfkelendiği kişilerden birşeyler aşırmaya
başlayan Leon’un durumu aslında pek de iyiye gitmiyor. Ama yaşadığı şartlara
göre yine de iyi bir insan bence :) Çünkü bir çocuğun dengesizlikler ve stabil
olmayan durumlar içinde büyümesi ne kadar sağlıklı? Kitabı okurken sürekli
kendime sorduğum soruydu. Kardeşinin siyahi olmaması ve Leon’dan önce evlat
edinilmesi de yine kitabın sessizce dokunup kızım sana söylüyorum gelinim sen
anla dediği bir nokta diye düşünüyorum.
Yazar Kit De Waal zaten 15 senelik bir tecrübeyle bu kitabı
yazdığı için, nedense bir komşudan dinliyormuş gibi okudum kitabı. Yazdığı
öyküler de ödüllüymüş. Bu kitabı okuduktan sonra öykülerine de şans vermek gerekebilir zira uzun zamandır
hikayede boşluklar olmayan bir roman okumamıştım.(Hikayedeki kopukluklardan ya
da kafama birşeyler takılmasından nefret ederim;ikna olamamak kötüdür.)
Kısacası kutumun ilk kitabı beni pişman etmedi. Tekrar
görüşmek dileğiyle :)
“Leon herkesin
gözlerini sırtında hissedebiliyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder