5 Mayıs 2011 Perşembe

"aşkım aşkım"

"Ama aşkım alma onu yanına dedim,en sonunda yine ben taşıcam bak..." dedi genç çocuk. Sıcaktan bunalmışa benziyordu. Alelade bir cümlenin içine sokuşturduğu aşkım kelimesi beni o an için irrite etmeye yetti fakat konuşmanın devamını merak ediyordum. Mıymıntı kız arkadaşının ağzından çıkanları duymak için kulak kabarttım. Mıymıntı kız kendi mıymıntılığına yakışacak nitelikte bir yanıt verdi : "Ama aşkım almak istiyorum belki üşürüm." O an neye sinirleneceğimi bilemedim. Ortamda sakız çiğneyen biri olsaydı kesin ona sinirlenirdim fakat yoktu. Mecburen mıymıntı kızın cümlesine sinirlendim. Birincisi; yine alalede bir şekilde aşkım kelimesi sıkıştırılmıştı cümleye. İkinci olarak da kızın tarzı çok tarzsızdı. Şöyle ki, hepimiz bir gen parçası olsak genetik ilminde, bu kızın sıfatı çekinik olurdu.Üçüncü olarak, gerçekten ter döküyorduk ve üşümenin mümkün olmadığı bir havaydı. Sinirim el verdiğince konuşmanın devamını dinlemek istedim. Lakin kızın sesi çıkmıyordu.

Erkek tarafı yüzyıllardır süregelen baskınlığını sürdürmeye devam etti. Herhalde bu da baskın gen olurdu diye düşündüm içimden. "Onu eninde sonunda taşıyan benim ama aşkım." Bir anda ortam bir amerikan filmine dönüşmüştü gözümde. "O lanet olası gömleği taşıyan benim seni kör olası! " Ama Amerikanlar yine doğal insanlardı, lanetli manetli cümlelerde darling,honey vb kelimelere rastlamamıştım hiç. Ve en sonunda mıymıntı konuştu, ama hiç bir şey anlamadım. Çünkü mıymıyladı. Fakat çekinik kazanmıştı. Dışarı çıkarken gömleğini de yanına aldı,zaferini kazandı kendince. Baskından gelen yanıt gecikmedi : "İyi o zaman aşkım, ama sen taşı dersen kavga çıkartırım!!!!!"

Bu noktadan sonra gözlerimi devirerek çok sinirli olduğumu belirttim yanımda oturup beni 18693029 saattir dinleyen çilekeş arkadaşıma. Bu sefer gerçekten sinirlerim katlanmıştı,nöronlarım adeta bir domino gibi devrilerek beynime ulaştı. İzin verirseniz bundan sonraki düşüncelerimi maddeler halinde sıralamak istiyorum.

1.) Bir kere deli gibi her cümlenin içine aşkım kelimesini sıkıştırmanın manasını çözebilmiş değilim. Bu kelimenin bir zamanlar anlamı olduğunu düşünürken, şu an gerçekten avam ilişkilerde her dakika kullanılan bir kelimeye dönüştü,çok üzülüyorum. Herkesin ortak düşüncesi bu kelimeyi ne kadar çok kullanırsak karşımızdakini ne kadar çok sevdiğimiz de o derece belli olur düşüncesi. Hiç katıldığım bir cümle değil. Doğru yer,doğru zaman ve doğru insan burada devreye giriyor. (Bakınız: 3D kuralı)

2.)Hiç bir hemcinsime çekinik olmayı yakıştıramıyorum. İdare etmek başka,ezilmek başka. Aslında herkes kadının yeri ve önemi falan diye nutuk atmayı öğrendi, ama her şey küçük yaşta başlıyor ve kimse bunun farkında değil. Toplumda böyle garip ilişkiler olduğu sürece kadının bir önemi falan olmayacak. (Kalmayacak demiyorum,olmayan bir şeyden geriye bir şeyler kalmaz. ) (Fizik kuralı)

3.Ve son olarak,erkekler ne oluyor size kuzum demek istiyorum ama bu iş insanla alakalı. Bu örnekten yola çıkarsak,karşımızdakinin bir şeyini taşısak ölür müyüz? Hele ki karşımızdaki sevdiğimiz insansa. Neden her şeyi problem haline getirip hayatın içine ediyoruz ve sonra yarattığımız enkaza bakıp sorunlu bir ilişki doğurduk oley! şeklinde yaşıyoruz? Bu soruların cevaplarını yarın akşamki tartışma programımda tartışmak isterim mesela. İnsanoğlu çelişkinin en büyüğü. Sevgili baskıncığım sözüm sana, hem aşkım diyorsun hem taşımam diyorsun ve malesef bunları aynı cümlede ifade ediyorsun.Bu hafta uykularımı kaçırdınız çılgın çift.

Bense işte yaşayıp gidiyorum öyle, gözlemlerimle,ufak şeylerden dünya kadar mana çıkartarak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder