Metroda ilk başta dikkat ettiğim şey şudur. Efendim,metrolarda 2 tip insan görülür. Birincisi koltuklarda oturanlar,ikincisi o koltuklar için sıra bekleyenler. Aslında benzetmeye uygun olarak anlatacağım şeyin 3.kahramanı da olması lazım, ki bu da koltuktur. (Yanlış duymadınız, koltuk aslında hikayelerde mevkii temsil eder. )
Başta metro boş gelir. Bir çok koltuk vardır, hepsi boştur. Herkes kendine göre bir tane seçer oturur. Bazıları istediği koltuğa oturamaz, alelade bir tanesini seçip oturur. Bazıları ise ayakta bekler. Ayakta bekleyenlerin yolu uzunsa, bir koltuğun boşalmasını bekler. Yolculuğu kısa sürecekse, hiç pas vermez, baştan oturmaz zaten, durağını bekler.
Gönül işleri de böyledir. Başta bir çok namzetiniz olabilir (olmayabilir),herkes kafasına göre birini seçmek ister kendine. İstediğini bulamayanların çoğu yola ayakta devam ederler,istediği yerlerin boşalması umuduyla. Bazıları ise o olmadı bu olsun mantığıyla seçerler gelişigüzel bir şekilde, sevgili dedikleri insanı. ( Bunlara İngilizce'de jerk diyoruz. )
Lakin bazı insanlar vardır ki, otururken bir gün kalkacaklarının farkında olarak sürdürürler yolculuklarını. Zamanı gelince inerler. Ee siz ne zannetmiştiniz ki? Vakti gelince inmeyecekler mi metrodan ? Ve elbet ayakta bekleyenlerden biri gelip oturacak oraya. Ee yine ne zannetmiştiniz? Boş mu kalacak dünya güzeli koltuk ?
Düşünün ki, binlerce kişi iniyor ve biniyor. Boşlukların kolay doldurulabileceği aşikar. Yorumu size bırakmakta karar kıldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder